26 Aralık 2010 Pazar
ege bölgesinin oyunu
ZEYBEK
Batı Anadolu Efesi.

Zeybek Hakkında Genel Bilgiler
Ege denilince akla Zeybek gelir. Mert, cesur, atılgan, mazluma dost, haksızlığa düşman olarak tanınırlar. Türk köylüsünün tipik bir örneğidir. Kurtuluş savaşında gösterdikleri başarılar ünlerine ün katmıştır. Bugün Zeybeklik tarihi bir anı olarak yaşatılmaktadır
Zeybek oyunları mertlik, yiğitlik ve gururun simgesidir. Sonsuz kahramanlık öykülerini içerir ve oldukça gösterişli ve etkileyicidir. Şahin ve kartalın hareketlerinden esinlenerek sert ve cesur bir tavırla oynanır. Kolların koltuk altlarına kadar çekilip daha sonra kaldırılması, ayak çekerken başın biraz öne eğilmesi, otururken göğe doğru keskin bir bakış atılması hep kartaldan esinlenmelerdir..
Bölgenin oyun türü Zeybektir. Batı Anadolu'nun hemen hemen her, yerinde ''Zeybek'' türündeki oyunlar,görülür. Afyon, Antalya, Isparta, Burdur, Sakarya çizgisinin batı tarafında kalan illerimizde bu tür oyunun büyük etkileri vardır.
Genel de oyunları ikiye ayırmak mümkündür. 1-Ağır Zeybekler 2- Kıvrak Zeybekler (yürük). Ancak Halikarnas Balıkçısına göre oyun oynanışı bakımından 3 ayrılır. 1-Meydanı dolaşıp elleri havaya kaldırma 2- Üzüm salkımı koparıp diz üstüne düşerek sepete koyma 3- Sepetteki üzümü ezerek şarap suyu çıkarma.
Halk Müziği: Yörenin ritmik özelliği, dokuz zamanlı oluşudur. Divan, bağlama, tambura, cura, üçtelli, zurna, sipsi, kaval, zillimaşa, davul, kaşık, kabak kemane.
Yörede kadınların oynadığı oyunlara ''Kadın Zeybek'', erkeklerin oynadığı oyunlara ''Erkek Zeybek" denilmektedir. Kadınların oynadığı oyunlar erkeklerin oynadığı oyunlara göre daha yürüktür. Erkek oyunlarının yöredeki bir diğer adı da "Ağır Zeybek" tir. Ege nin bir çok yerinde oynanan bu tür oyunların en ağırlarına İzmir, Aydın, Muğla, Manisa illerinde rastlamak mümkündür. Zeybek oyunlarının diğer oyunlara (Bar, Halay, Horon v.b.) göre en büyük özelliği tek olarak serbest oynanmasıdır. Toplu olarak oynanan Zeybek oyunlarında oyuncular arasında müzik ve ritim hariç hiçbir bağ bulunmaz. Oyunu oynayan kişi hiçbir kurala bağlı kalmadan tamamen içinden geldiği gibi oynar.Zeybek oyunları toplu olarak oynandığında, yöresel olarak daire formu kullanılır.
Batı Anadolu Efesi.

Zeybek Hakkında Genel Bilgiler
Ege denilince akla Zeybek gelir. Mert, cesur, atılgan, mazluma dost, haksızlığa düşman olarak tanınırlar. Türk köylüsünün tipik bir örneğidir. Kurtuluş savaşında gösterdikleri başarılar ünlerine ün katmıştır. Bugün Zeybeklik tarihi bir anı olarak yaşatılmaktadır
Zeybek oyunları mertlik, yiğitlik ve gururun simgesidir. Sonsuz kahramanlık öykülerini içerir ve oldukça gösterişli ve etkileyicidir. Şahin ve kartalın hareketlerinden esinlenerek sert ve cesur bir tavırla oynanır. Kolların koltuk altlarına kadar çekilip daha sonra kaldırılması, ayak çekerken başın biraz öne eğilmesi, otururken göğe doğru keskin bir bakış atılması hep kartaldan esinlenmelerdir..
Bölgenin oyun türü Zeybektir. Batı Anadolu'nun hemen hemen her, yerinde ''Zeybek'' türündeki oyunlar,görülür. Afyon, Antalya, Isparta, Burdur, Sakarya çizgisinin batı tarafında kalan illerimizde bu tür oyunun büyük etkileri vardır.
Genel de oyunları ikiye ayırmak mümkündür. 1-Ağır Zeybekler 2- Kıvrak Zeybekler (yürük). Ancak Halikarnas Balıkçısına göre oyun oynanışı bakımından 3 ayrılır. 1-Meydanı dolaşıp elleri havaya kaldırma 2- Üzüm salkımı koparıp diz üstüne düşerek sepete koyma 3- Sepetteki üzümü ezerek şarap suyu çıkarma.
Halk Müziği: Yörenin ritmik özelliği, dokuz zamanlı oluşudur. Divan, bağlama, tambura, cura, üçtelli, zurna, sipsi, kaval, zillimaşa, davul, kaşık, kabak kemane.
Yörede kadınların oynadığı oyunlara ''Kadın Zeybek'', erkeklerin oynadığı oyunlara ''Erkek Zeybek" denilmektedir. Kadınların oynadığı oyunlar erkeklerin oynadığı oyunlara göre daha yürüktür. Erkek oyunlarının yöredeki bir diğer adı da "Ağır Zeybek" tir. Ege nin bir çok yerinde oynanan bu tür oyunların en ağırlarına İzmir, Aydın, Muğla, Manisa illerinde rastlamak mümkündür. Zeybek oyunlarının diğer oyunlara (Bar, Halay, Horon v.b.) göre en büyük özelliği tek olarak serbest oynanmasıdır. Toplu olarak oynanan Zeybek oyunlarında oyuncular arasında müzik ve ritim hariç hiçbir bağ bulunmaz. Oyunu oynayan kişi hiçbir kurala bağlı kalmadan tamamen içinden geldiği gibi oynar.Zeybek oyunları toplu olarak oynandığında, yöresel olarak daire formu kullanılır.
19 Aralık 2010 Pazar
17 Aralık 2010 Cuma
Neolitik Dönem Efes [değiştir]
1996 yılı içinde, Selçuk Aydın ve Efes yol üçgeninin yaklaşık 100m kadar güney batısında, mandalin bahçeleri arasında Derbent Çay'nın kıyısında Çukuriçi Höyük saptanmıştır. Arkeolog Adil Evren başkanlığında yapılan araştırma ve kazılar sonucu, bu höyükte taş ve bronz baltalar, iğneler, açkılı seramak parçaları, ağırşaklar, obsidien (volkanik cam) ve sileks (çakmak taşı), deniz kabukluları, öğütme ve perdah aletleri ele geçirilmiştir. Yapılan değerlendirmeler ışığında, Çukuriçi Höyük'te, Neolitik Dönemden Erken Bronz Çağına kadar bir yerleşimin ve yaşamın olduğu saptanmıştır. Aynı tür malzemeler, yine Selçuk, Kuşadası yolunun yaklaşık 8. km'de Arvalya Deresi'nin bitişiğinde Gül Hanım tarlasında Arvalya Höyük saptanmıştır. Çukuriçi ve Arvalya (Gül Hanım) höyüklerinde saptanan eserler ile, Efes'in yakın çevresinin tarihi böylece Neolitik Dönem'e kadar ulaşmaktadır.
M.S. 4. yüzyılda limanın dolmasıyla Efes'te ticaret geriler. İmparator Hadrian limanı birkaç kez temizletir. Liman kuzeyden gelen Marnas Çayı ve Küçük Menderes nehrinin getirdiği alüvyonlarla dolar. Efes denizden uzaklaşır. 7. yüzyılda Araplar bu kıyılara saldırır. Bizans döneminde tekrar yer değiştiren ve ilk kez kurulduğu Selçuk'taki Ayasuluk Tepesi'ne gelen Efes, 1330 yılında Türkler tarafından alınır. Aydınoğulları'nın merkezi olan Ayasuluk, 16. yüzyıldan itibaren giderek küçülmeye başlamıştır. Günümüzde bölgede, 30.000 nüfuslu turistik Selçuk ilçesi bulunmaktadır.
Efes ören yerinde, Hadrianus Tapınağı girişindeki frizde Efes'in 3 bin yıllık kuruluş efsanesi şu cümlelerle yer alır: Atina kralı Kodros'un cesur oğlu Androklos, Ege'nin karşı yakasını keşfetmek ister. Önce, Delfi kentindeki Apollon Tapınağı'nın kahinlerine danışır. Kahinler ona, balık ve domuzun işaret ettiği yerde bir kent kuracağını söyler. Androklos bu sözlerin anlamını düşünürken Ege'nin lacivert sularına yelken açar... Kaystros (Küçük Menderes) Nehri'nin ağzındaki körfeze geldiklerinde karaya çıkmaya karar verirler. Ateş yakarak tuttukları balıkları pişirirlerken çalıların arasından çıkan bir yabandomuzu, balığı kaparak kaçar. İşte kehanet gerçekleşmiştir. Burada bir kent kurmaya karar verirler...
Doğu ile Batı arasında başlıca kapı durumunda olan Efes önemli bir liman kenti idi. Bu konumu Efes'in çağının en önemli politik ve ticaret merkezi olarak gelişmesini ve Roma Devrinde Asia eyaletinin başkenti olmasını sağlamıştır. Efes, antik çağdaki önemini yalnızca buna borçlu değildir. Anadolu'nun eski anatanrıça (Kybele) geleneğine dayalı Artemis kültünün en büyük tapınağı da Efes'te yer alır.
M.Ö. 6. yüzyılda bilim, sanat ve kültürde Milet ile birlikte en ön sırada yer alan Efes, bilge Herakleitos, rüya tabircisi Artemidoros, şair Callinos ve Hipponaks, gramer bilgini Zenodotos, hekim Soranos ve Rufus gibi ünlü kişileri yetiştirmiştir.
1996 yılı içinde, Selçuk Aydın ve Efes yol üçgeninin yaklaşık 100m kadar güney batısında, mandalin bahçeleri arasında Derbent Çay'nın kıyısında Çukuriçi Höyük saptanmıştır. Arkeolog Adil Evren başkanlığında yapılan araştırma ve kazılar sonucu, bu höyükte taş ve bronz baltalar, iğneler, açkılı seramak parçaları, ağırşaklar, obsidien (volkanik cam) ve sileks (çakmak taşı), deniz kabukluları, öğütme ve perdah aletleri ele geçirilmiştir. Yapılan değerlendirmeler ışığında, Çukuriçi Höyük'te, Neolitik Dönemden Erken Bronz Çağına kadar bir yerleşimin ve yaşamın olduğu saptanmıştır. Aynı tür malzemeler, yine Selçuk, Kuşadası yolunun yaklaşık 8. km'de Arvalya Deresi'nin bitişiğinde Gül Hanım tarlasında Arvalya Höyük saptanmıştır. Çukuriçi ve Arvalya (Gül Hanım) höyüklerinde saptanan eserler ile, Efes'in yakın çevresinin tarihi böylece Neolitik Dönem'e kadar ulaşmaktadır.
Helenistik Dönem Efes [değiştir]
M.Ö. 1050 yıllarında Yunanistan'dan gelen göçmenlerin de yaşamaya başladığı liman kenti Efes, M.Ö. 560 yılında Artemis Tapınağı çevresine taşınmıştır. Bugün gezilen Efes ise Büyük İskender'in generallerinden Lysimakhos tarafından M.Ö. 300 yıllarında kurulmuştur. Şehir Romadan özerk bir şekilde Apameia Kibotos şehri ile ortak para bastırmıştır. Bu şehirler klasik dönemdeki Küçük Asya'da çok parlak yarı özerk davranmaya başlamışlardı. Lysimakhos, kenti Miletli Hippodamos'un bulduğu "Izgara Plan"a göre yeniden kurar. Bu plana göre, kentteki bütün cadde ve sokaklar birbirini dik olarak keser.Roma Dönemi Efes [değiştir]
Hellenistik ve Roma çağlarında en görkemli dönemlerini yaşayan Efes, Roma İmparatoru Augustus zamanında, Asya Eyaleti'nin başkenti olmuş ve nüfusu o dönem (M.Ö. 1.-2. yüzyıl) 200.000 kişiyi aşmıştır. Bu dönemde her yer mermerden yapılmış anıtsal yapılarla donatılır.M.S. 4. yüzyılda limanın dolmasıyla Efes'te ticaret geriler. İmparator Hadrian limanı birkaç kez temizletir. Liman kuzeyden gelen Marnas Çayı ve Küçük Menderes nehrinin getirdiği alüvyonlarla dolar. Efes denizden uzaklaşır. 7. yüzyılda Araplar bu kıyılara saldırır. Bizans döneminde tekrar yer değiştiren ve ilk kez kurulduğu Selçuk'taki Ayasuluk Tepesi'ne gelen Efes, 1330 yılında Türkler tarafından alınır. Aydınoğulları'nın merkezi olan Ayasuluk, 16. yüzyıldan itibaren giderek küçülmeye başlamıştır. Günümüzde bölgede, 30.000 nüfuslu turistik Selçuk ilçesi bulunmaktadır.
Efes ören yerinde, Hadrianus Tapınağı girişindeki frizde Efes'in 3 bin yıllık kuruluş efsanesi şu cümlelerle yer alır: Atina kralı Kodros'un cesur oğlu Androklos, Ege'nin karşı yakasını keşfetmek ister. Önce, Delfi kentindeki Apollon Tapınağı'nın kahinlerine danışır. Kahinler ona, balık ve domuzun işaret ettiği yerde bir kent kuracağını söyler. Androklos bu sözlerin anlamını düşünürken Ege'nin lacivert sularına yelken açar... Kaystros (Küçük Menderes) Nehri'nin ağzındaki körfeze geldiklerinde karaya çıkmaya karar verirler. Ateş yakarak tuttukları balıkları pişirirlerken çalıların arasından çıkan bir yabandomuzu, balığı kaparak kaçar. İşte kehanet gerçekleşmiştir. Burada bir kent kurmaya karar verirler...
Doğu ile Batı arasında başlıca kapı durumunda olan Efes önemli bir liman kenti idi. Bu konumu Efes'in çağının en önemli politik ve ticaret merkezi olarak gelişmesini ve Roma Devrinde Asia eyaletinin başkenti olmasını sağlamıştır. Efes, antik çağdaki önemini yalnızca buna borçlu değildir. Anadolu'nun eski anatanrıça (Kybele) geleneğine dayalı Artemis kültünün en büyük tapınağı da Efes'te yer alır.
M.Ö. 6. yüzyılda bilim, sanat ve kültürde Milet ile birlikte en ön sırada yer alan Efes, bilge Herakleitos, rüya tabircisi Artemidoros, şair Callinos ve Hipponaks, gramer bilgini Zenodotos, hekim Soranos ve Rufus gibi ünlü kişileri yetiştirmiştir.
Mimari eserler [değiştir]
Efes, tarihi boyunca birçok kez yer değiştirdiğinden kalıntıları yaklaşık 8 kilometrelik geniş bir alana yayılır. Ayasuluk Tepesi, Artemision, Efes ve Selçuk olarak dört ana bölgedeki harabeler yılda ortalama 1,5 milyon turist tarafından ziyaret edilmektedir. Tümüyle mermerden yapılmış ilk kent olan Efes'teki başlıca yapılar ve eseler aşağıdakilerden açıklanmıştırege bölgesi
Bozcaada Kalesi
Adanın doğu tarafından, Anadolu'ya bakan yüksekçe bir kayalık üzerine yerleşmiş olan Bozcaada Kalesi, halk arasında Eski Kale olarak isimlendiriliyor. Kale kesme taştan yapılmış. İlk yapılışı Fenikelilere kadar uzanıyor. Daha sonra Ceneviz ve Venedikliler tarafından onarım ve eklentiler yapılmış, Venedikliler Ada'daki egemenlikleri sona erince Kale'yi tahrip ederek çekilmişler. Bugünkü şekliyle Fatih Sultan Mehmet'in inşa ettirdiği Kale, 1703-1706, 1714-1726 ve en geniş kapsamlı olarak 1815 tarihlerinde onarım görmüş. Kale'nin duvarında Sultan II. Mahmut devrine rastlayan 1231 hicri (1815) yılındaki onarımla ilgili bir de kitabe mevcut. Üç tarafı denizle çevrili olan kalenin güney cephesi on metre genişliğinde bir hendekle karadan ayrılmış ve eskiden bu hendeğin suyla dolu olduğu anlaşılıyor. Orijinal görünümünü kazandırmak gayesiyle şimdi bu hendeğin onarılarak tekrar suyla doldurulması ve diğer su bölümleriyle bağlanması çalışmaları sürüyor.
Surlarla çevrili bölümlerde su sarnıcı, cephanelik, revir, karargah, kuyu, çeşme, camii, atölye ve kışla binası bulunuyor. Kale, görkemli görünüşüyle dışardan olduğu kadar içerden de etkileyici. Ilık havada taş basamaklarla surlar ve burçlara tırmanan ziyaretçiler, Bozcaada'nın panoramasını farklı açılardan izleyip, fotoğraflama olanağı buluyorlar. Kale içinde bulunan müzeyi gezmek isteyenler ise sergilenen çeşitli amforalara hayran kalıyor.




Surlarla çevrili bölümlerde su sarnıcı, cephanelik, revir, karargah, kuyu, çeşme, camii, atölye ve kışla binası bulunuyor. Kale, görkemli görünüşüyle dışardan olduğu kadar içerden de etkileyici. Ilık havada taş basamaklarla surlar ve burçlara tırmanan ziyaretçiler, Bozcaada'nın panoramasını farklı açılardan izleyip, fotoğraflama olanağı buluyorlar. Kale içinde bulunan müzeyi gezmek isteyenler ise sergilenen çeşitli amforalara hayran kalıyor.
16 Aralık 2010 Perşembe
ege bölgesi
Priene Aydın Söke'de Efese yaklaşık 100 km uzaklıkta kurulmuş bir İyon (Antik Yunan) şehridir. Şehir Menderes nehrinin 10 km kuzeyindedir. Şehir kurulduğunda deniz kıyısındaydı. Menderesin alüvyonu nedeniyle şehir şimdi kilometrelerce kara içerisindedir.
Belus'un oğlu Aegyptus yönetiminde İyonlar tarafından kurulduğu kabul edilir. Şehir sonra Lidya lı Ardys tarafından alınır. M.Ö. 6. yüzyılın ortalarında şehrin "Bilge"si Bias yönetiminde, şehir tekrar canlandı ve zenginleşti. M.Ö. 545 yılında Pers Kralı Cyrus (Kurash) tarafından ele geçirildi. Şehir Perslere karşı İyon Başkaldırısı na (M.Ö. 499) 12 gemi ile katildi. Komşusu Samos (Sisam) ile ortaya çıkan anlaşmazlıklar ve Büyük İskender in ölümünün ardından çıkan karışıklar dolayısıyla şehir güçsüzleşti. Roma 155 yılında şehri, Bergama (Pergamon) ve Kapadokya krallarının elinden kurtarmak durumunda kaldı.
Kapadokya kralının asi oğlu Orophernes, Romalıların şehri alması ile Priene’ye gömdüğü hazinesine ulaştı ve adak olarak şehirdeki Athena tapınağını onardı. Roma ve Bizans yönetimi altında zengin bir şehir olarak kaldı. M.S. 13. yüzyılda şehir Türklerin eline geçti.
İngiliz (sanat ve eski eser ticareti yapan ve Francis Dashwood tarafından kurulan) Dilettante Sosyetesi 1765 ve 1868 de, taraçalanmış planlı şehrin kalıntılarını araştırma ile görevli bir grup gönderdi. Bu grubun çalışmaları ve daha sonra Berlin Müzesinden Theodor Wiegand (1895-1899) ın çalışmalarından sonra şehrin tamamen soyulduğu ve harap edildiği görülüyor.
Şehir, 4. yüzyıl da tekrar kuruldu. Şehrin yeni planı, yolların birbirini dik açı ile kestiği bir dikdörtkendir. Bu plan günümüzün modern şehir planı Grid in öncüsünü oluşturur. Şehrin üzerine kurulduğu dik yamaç güneye bakar. Şehrin Akropolis'i 230 m yukarıdadır. Şehir güvenlik kuleleri olan 2 metre kalınlığında taş duvar ile çevrilidir. Şehre giriş, üç ana kapıdan yapılır.
Akropolisin aşağısındaki yamaçta Demeter tapınağı bulunmakta idi. Şehrin, 7m genişliğinde doğu-batı doğrultusunda altı ana yolu ve buları dik kesen genişliği 3.5 m olan 15 tali yolu vardır. Şehirdeki tüm kavşaklar arasındaki mesafe aynıdır. Dolayısıyla şehir 80 eşit alanlı bloğa ayrılmıştır. Özel evler, her bloğa sekiz ev seklinde düzenlenmiştir. Şehirde temiz su ve kanalizasyon yapıları açıkça görülebilir. Priene evleri ile eski Pompei evleri arasında benzerlikler vardır. Athena Polias tapınağı, şehrin bati yarısında, ana yolun kuzeyinde yüksek bir terasa kurulmuştu. Yüksek bir isçiliğin eseri bir merdivenle çıkılan bu tapınak ön yüzünde 6 kolonu bulunan (hexastyle) bir yapıya sahiptir. Tapınağın mimarı aynı zamanda Dünyanın Yedi Harikasından biri Mausoleum'un da mimari Pytheos'tur. 1870'te Athena heykelinin kaidesinin altında, Kapadokya tarafından yapılan restorandan kalması olası, Orophernes resimli gümüş yirmi-drahmiler ve bazi mücevherler bulunmuştur. (Büyük bir olasılıkla Dilettanti Sosyetesinin kazıları sırasında.)
Ana yolun bir yanında, yüzü yola bakan bir seri toplantı binaları diğer yanında ise güzel bir alışveriş merkezi vardır. Kuzeyde, Belediye binaları, Roma tipi gymnasium ve iyi korunmuş bir tiyatro vardır. Şehir planının ortasındaki tüm yapılar gibi, Isis ve Asclepius tapınakları tamamen harap haldedir. Büyük bir stadyum, şehrin en alçak yerinde, güneyde duvarların içinde kurulmuştu ve İyon zamanından kalan gymnasium ile bağlantısı vardı.
Bakiniz Society of Dilettanti, Ionian Antiquities (1821), vol. ii.; Th. Wiegand and H. Schrader, Priene (1904); on inscriptions (360) bakiniz Hiller von Gartringen, Inschriften van Priene (Berlin, 1907), sehir hakkinda çesitli referanslar iceriyor. Frank Rumscheid, Priene. A Guide to the Pompeii of Asia Minor
Belus'un oğlu Aegyptus yönetiminde İyonlar tarafından kurulduğu kabul edilir. Şehir sonra Lidya lı Ardys tarafından alınır. M.Ö. 6. yüzyılın ortalarında şehrin "Bilge"si Bias yönetiminde, şehir tekrar canlandı ve zenginleşti. M.Ö. 545 yılında Pers Kralı Cyrus (Kurash) tarafından ele geçirildi. Şehir Perslere karşı İyon Başkaldırısı na (M.Ö. 499) 12 gemi ile katildi. Komşusu Samos (Sisam) ile ortaya çıkan anlaşmazlıklar ve Büyük İskender in ölümünün ardından çıkan karışıklar dolayısıyla şehir güçsüzleşti. Roma 155 yılında şehri, Bergama (Pergamon) ve Kapadokya krallarının elinden kurtarmak durumunda kaldı.
Kapadokya kralının asi oğlu Orophernes, Romalıların şehri alması ile Priene’ye gömdüğü hazinesine ulaştı ve adak olarak şehirdeki Athena tapınağını onardı. Roma ve Bizans yönetimi altında zengin bir şehir olarak kaldı. M.S. 13. yüzyılda şehir Türklerin eline geçti.
İngiliz (sanat ve eski eser ticareti yapan ve Francis Dashwood tarafından kurulan) Dilettante Sosyetesi 1765 ve 1868 de, taraçalanmış planlı şehrin kalıntılarını araştırma ile görevli bir grup gönderdi. Bu grubun çalışmaları ve daha sonra Berlin Müzesinden Theodor Wiegand (1895-1899) ın çalışmalarından sonra şehrin tamamen soyulduğu ve harap edildiği görülüyor.
Şehir, 4. yüzyıl da tekrar kuruldu. Şehrin yeni planı, yolların birbirini dik açı ile kestiği bir dikdörtkendir. Bu plan günümüzün modern şehir planı Grid in öncüsünü oluşturur. Şehrin üzerine kurulduğu dik yamaç güneye bakar. Şehrin Akropolis'i 230 m yukarıdadır. Şehir güvenlik kuleleri olan 2 metre kalınlığında taş duvar ile çevrilidir. Şehre giriş, üç ana kapıdan yapılır.
Akropolisin aşağısındaki yamaçta Demeter tapınağı bulunmakta idi. Şehrin, 7m genişliğinde doğu-batı doğrultusunda altı ana yolu ve buları dik kesen genişliği 3.5 m olan 15 tali yolu vardır. Şehirdeki tüm kavşaklar arasındaki mesafe aynıdır. Dolayısıyla şehir 80 eşit alanlı bloğa ayrılmıştır. Özel evler, her bloğa sekiz ev seklinde düzenlenmiştir. Şehirde temiz su ve kanalizasyon yapıları açıkça görülebilir. Priene evleri ile eski Pompei evleri arasında benzerlikler vardır. Athena Polias tapınağı, şehrin bati yarısında, ana yolun kuzeyinde yüksek bir terasa kurulmuştu. Yüksek bir isçiliğin eseri bir merdivenle çıkılan bu tapınak ön yüzünde 6 kolonu bulunan (hexastyle) bir yapıya sahiptir. Tapınağın mimarı aynı zamanda Dünyanın Yedi Harikasından biri Mausoleum'un da mimari Pytheos'tur. 1870'te Athena heykelinin kaidesinin altında, Kapadokya tarafından yapılan restorandan kalması olası, Orophernes resimli gümüş yirmi-drahmiler ve bazi mücevherler bulunmuştur. (Büyük bir olasılıkla Dilettanti Sosyetesinin kazıları sırasında.)
Ana yolun bir yanında, yüzü yola bakan bir seri toplantı binaları diğer yanında ise güzel bir alışveriş merkezi vardır. Kuzeyde, Belediye binaları, Roma tipi gymnasium ve iyi korunmuş bir tiyatro vardır. Şehir planının ortasındaki tüm yapılar gibi, Isis ve Asclepius tapınakları tamamen harap haldedir. Büyük bir stadyum, şehrin en alçak yerinde, güneyde duvarların içinde kurulmuştu ve İyon zamanından kalan gymnasium ile bağlantısı vardı.
Bakiniz Society of Dilettanti, Ionian Antiquities (1821), vol. ii.; Th. Wiegand and H. Schrader, Priene (1904); on inscriptions (360) bakiniz Hiller von Gartringen, Inschriften van Priene (Berlin, 1907), sehir hakkinda çesitli referanslar iceriyor. Frank Rumscheid, Priene. A Guide to the Pompeii of Asia Minor
ege bölgesi

9 Aralık 2010 Perşembe
Türkiye’nin batısını oluşturan bölge, ismini Ege Denizi’nden almıştır. Türkiye yüzölçümünün % 10'una sahiptir. Yüzölçüm bakımından bölgeler arasında beşinci sırada bulunur. 
YER ŞEKİLLERİ
Bölgedeki yer şekillerinin bir kısmı yer kabuğu hareketleri ile oluşan (Orojenez-Dağ oluşumu) kırılmalarla meydana gelmiştir.
Kırılma yerlerinde yükselen yerler Horst (dağ), çöken yerler de Graben'i (çöküntü ovası) oluşturmuştur. Horst ve graben oluşumunun en fazla olduğu bölgemizdir

Horstlar
Kaz Dağı, Madra Dağı, Yunt Dağı , Bozdağlar, Aydın Dağları ve Menteşe Dağları’dır.
Grabenler
Bakırçay, Gediz, K.Menderes ve B.Menderes’tir.
Bölgenin batısında dağlar kıyıya dik uzanmıştır. Bunun sonucunda;
•Girinti-çıkıntı fazladır. Bir çok koy ve körfez oluşmuştur. Körfezler; Edremit, Dikili, Çandarlı, İzmir, Kuşadası, Güllük ve Gökova’dır.
•İç kesimlere ulaşım kolaydır. Limanların hinterlandı (ard bölgesi) geniştir.
•Deniz etkisi iç kesimlere kadar sokulabilir.
•Kıta sahanlığı (kıyıdan 200 m derinliğe kadar olan deniz) geniştir.
•Enine kıyı tipi oluşmuştur (Edremit-Kuşadası kıyıları).
Ege Denizi’ne dik uzanan dağlar arasındaki çöküntü ovalarından denize ulaşan akarsular döküldükleri yerde delta ovaları oluştururlar. Bunlar; Bakırçay, Gediz (Menemen), Büyük ve Küçük Menderes Delta ovalarıdır.
Bölgenin güney batısında (Menteşe yöresinde) dağların uzanışı değişmiştir. Dağlar burada K.Batı - G.Doğu yönlüdür. Bu kıyılarda akarsu vadilerinin deniz suları altında kalması sonucu oluşan kıyı tipine Ria tipi kıyılar denir.
Bölgede fay hatları fazla olduğundan deprem ihtimali fazladır

Manisa- Kula çevresinde volkanizma ile oluşmuş küçük koniler vardır.

İç kesimlerde yükselti artmakta ve dağların doğrultusu değişmektedir. Burada en önemli yüksek düzlük Yazılıkaya Platosu’dur.
AKARSU VE GÖLLERİ
Bölgenin başlıca akarsuları Bakırçay, Gediz, Küçük Menderes ve Büyük Menderes akarsularıdır. Bu akarsular İç Batı Anadolu dağlarından doğar ve çöküntü ovalarından geçerek Ege Denizi’ne dökülür.
Yatak eğimleri az olduğundan akarsularda menderes olayının en fazla görüldüğü bölgemizdir.

Başlıca gölleri Marmara ve Bafa( Çamiçi) gölleridir. Bu göller oluşum bakımından alüvyon set gölüne örnektir.
Bölgede ayrıca Gediz’de Demirköprü, B.Menderes üzerinde Kemer ve Adıgüzel baraj gölleri vardır.
İKLİM VE BİTKİ ÖRTÜSÜ
Bölgenin batısında olan iklim Akdeniz İklimi görülür. Dağların uzanışından dolayı bu iklimin etki alanı iç kesimlere (100-150 km) kadar genişlemiştir.
Bölgenin iç ve yüksek kesimlerinde Karasal İklim hakimdir.
Bölgede güneyden kuzeye enlemin etkisiyle, batıdan doğuya doğru yükseltinin etkisiyle sıcaklıklar azalır.


Akdeniz ikliminin etkili olduğu yerlerde kışlar ılık ve yağmurlu iken, karasal iklimin görüldüğü yerlerde kışlar soğuk ve kar yağışlıdır.
Akdeniz ikliminin etkili olduğu yerlerde kışlar ılık ve yağmurlu iken, karasal iklimin görüldüğü yerlerde kışlar soğuk ve kar yağışlıdır.
NÜFUS VE YERLEŞME
Ege Bölgesi yaklaşık 9,3 milyon nüfusu ile nüfus bakımından üçüncü sıradadır. Nüfus yoğunluğu (109,4 kişi/km²) Türkiye ortalamasının üzerindedir.
Coğrafi Bölge | Nüfus | Gerçek Alan (km²) | Yoğunluk (kişi/km²) |
Marmara | 20 724 950 | 67 306 | 308 |
İç Anadolu | 11 327 675 | 163.057 | 69,9 |
Ege | 9 299 322 | 93.139 | 109,4 |
Akdeniz | 9 024 884 | 122.927 | 73,9 |
Karadeniz | 7 462 451 | 143.537 | 51 |
G. Doğu Anadolu | 6 636 391 | 59.176 | 108,8 |
Doğu Anadolu | 6 110 583 | 165.436 | 35,7 |
Türkiye | 70 586 256 | 814 578 | 86,6 |
Marmara Bölgesi'nden sonra en fazla göç alan bölgemizdir. Yaz döneminde bölgenin batısında turizm ve tarım işçi göçünden dolayı da mevsimlik nüfus artışı görülür.
Önemli yerleşim merkezlerinin çoğu kıyılarda ve verimli tarım alanlarının bulunduğu akarsu vadilerinde toplanmıştır.
İç kesimlerde nüfus seyrektir. Sebepleri; iklimin karasal olması, sanayinin gelişmemesidir.
Kıyıda Menteşe yöresi yer şekillerinin engebeli olmasından dolayı seyrek nüfuslanmıştır.
TARIM VE HAYVANCILIK
Bölgenin batısında bulunan verimli tarım alanlarında iklim şartları da elverişli olduğu için ticari tarım ürün çeşitliliği fazladır. Yetiştirilen ürünler;
ZEYTİN
Bölgenin batısındaki çöküntü ovaları ve kenarlarında tarımı yapılabilmektedir. En fazla Edremit-Ayvalık-Burhaniye çevresinde yoğunluk kazanmıştır.
ÜZÜM
Manisa, İzmir ve Denizli çevresinde üretilen çekirdeksiz üzümler kurutulmaktadır. Önemli ihracat ürünümüzdür.
İNCİR
En fazla Aydın çevresinde (B.ve K.Menderes ovalarında) tarımı yapılmaktadır.
TÜTÜN
Bölgenin batısında Manisa, İzmir, Aydın, Muğla, Denizli çevrelerinde tarımı gelişmiştir.
PATATES
İzmir-Ödemiş ve Afyon çevresinde yoğun olarak tarımı yapılır.
TURUNÇGİLLER
Bölgenin batısında İzmir’e kadar olan güney kıyılarında tarımı yapılır. Ayrıca iç kesimlere kadar (150-200 km) da sokulabilmektedir. Sebebi; dağların denize dik olmasıdır.
SEBZELER
Bölgenin batısında kışların ılık geçmesi ve güneşli gün sayısının fazla olmasından dolayı seracılık faaliyetleri ile sebze üretimi bütün yıl yapılabilmektedir..
BUĞDAY & ARPA
Bölgenin her yerinde buğday yetiştirilebilmektedir. Ancak daha çok İç Batı Anadolu Bölümünde tarımı gelişmiştir.
Ş.PANCARI
Afyon , Uşak, Kütahya çevresinde tarımı gelişmiştir.
HAŞHAŞ
Afyon başta olmak üzere Uşak, Kütahya, Denizli çevresinde tarımı yapılmaktadır.

Kaydol:
Kayıtlar (Atom)